Dijital Dönüşümün Eğlenceli Yüzü: Oyunlaştırma

Dijital dönüşüm, en kısa tanımıyla bir paradigma kırılmasıdır. Yeni iş yapma ve düşünme biçimlerine uyumlanma ve adaptasyondur. Dijital dönüşüm, sadece teknolojik düzeydeki yenilikleri değil aynı zamanda iş yapış ve düşünüş şekillerindeki değişimleri de kapsar. 

Kısacası, dijital dinamiklerden yararlanarak tüm iklimin ve ekosistemin yeni iş yapış ve düşünüş şekillerine adaptasyonudur diyebiliriz. Teknolojinin tüm süreçlerde kullanımıdır.

Peki oyunlaştırma bu sürecin neresinde yer alır?

Tam da merkezinde yer alır. Çünkü oyunlaştırma, insanı merkeze alan tasarımlar yapar. Bu tasarımlarla sadece kurumların problemlerini çözmekle kalmaz, aynı zamanda dijitalleşme sürecini de tetikler. Hem kurum hem de insan tarafında çift taraflı bir gelişim sağlar.

Peki oyunlaştırmanın sunduğu muazzam güç nereden geliyor?

1. Müşterini Tanı

Müşterileri, iç müşteri ve dış müşteri olarak iki kategoride inceleyebiliriz. Dijital dönüşümde, kurumlar gerek iç müşterileri ile gerekse dış müşterileri ile daha yakınlaşmak zorundadır. Oyunlaştırma, tam da burada kurumlara müthiş olanaklar sunar. İç ve dış müşterilerin duygu, istek ve düşüncelerini daha yakından takip etme imkânı verir. Bu yakın takip aynı zamanda kurumlara daha hızlı tepki verme fırsatı sunmaktadır.

Oyunlaştırma, kurgusu itibariyle gerek iç gerekse dış müşterilerin anlık tepkilerini ölçmekte, onları tanımakta ve bu tanımayı yine onların gelişimi için kullanabilmektedir.

İnsanın deneyimi, oyunlaştırmanın bir numaralı çalışma alanıdır.

2. Öğrenen Organizasyonlar ve Kurumlar

Kurgulanan dijital sistemler iç ve dış müşterileri tanırken aynı zamanda öğrenme yolculuğunu sürekli kılmaktadır. Sistem bu sayede her bir birey için daha iyi tasarlanmış yolculuklar sunacaktır. Daha iyi bir öğrenme için nasıl bir kurguya ihtiyaç varsa bunu bize söyleyebilecektir.

Oyunlaştırma, öğrenen organizasyonların verimliliğini sürdürülebilir kılmak için öğrenmeyi daha eğlenceli ve kolay hale getirmektedir. Daha ileri seviyelerde ise bu deneyimi ve öğrenmeyi her bir kullanıcı için kişiselleştirebilmektedir.  

3. Hızlı Adaptasyon

Küçük işletmelerin en büyük avantajı, büyüklerdeki hantal bürokrasi yapısının olmaması nedeni ile hızlı karar alıp uygulayabilme üstünlüğüdür. Ancak bu üstünlük dijital dönüşüm ile birlikte, teknolojiyi daha iyi kullanan kurumlara geçmiştir ve geçmeye devam edecektir.

Oyunlaştırma sahadan topladığı verilerle bizlere gelecek trendleri göstermekte ve olası aksaklıkları da işaret edebilmektedir. Bu ise karar alıcılara daha güvenli ve konforlu bir alan yaratmaktadır.

4. Kullanıcı Deneyimi

Kullanıcı deneyimi her şeydir. Çok iyi bir ürününüz olabilir. Eğer kullanıcı herhangi bir sürecinde ürününüzü kullanırken zorluk yaşarsa veya pozitif etkilenmezse sizi terk edecektir.

Bu sadece ürünler için değil tüm ürün ve hizmetler için geçerlidir. Dolayısıyla ne yaparsanız yapın merkezinde insan olmak zorunda. Bunun düşünce yapısı da en iyi oyun ve oyunlaştırılmış sistemlerdedir.

Çünkü oyunun ve oyun tasarımının en önemli ve özel kısmı daima merkezine hep kullanıcıyı almasıdır. Oyun, onu oynayanın zevk alması ve üstün bir deneyim yaşaması için tasarlanır.

Bizler ise bunu henüz yavaş yavaş iş hayatına ve kurumsal hayata geçirebiliyoruz. Oyunlaştırma bu anlamda hepimize müthiş fırsatlar sunmaktadır.

Bir sonraki yazımda oyunlaştırmayı çok güçlü kılan ve dijitalleşmenin önemli bir aracı haline getiren, yukarıda saydığım bu dört unsuru gerçek ve iş hayatından örneklerle aktaracağım.

Değişmek ve dönüşmek diye çokça söylenir. Ancak bu sefer farklı. Teknoloji geometrik artan  bir hızla ilerlerken bu dönüşüm aslında standart yaşam yetkinliklerinden biri haline gelmek zorunda.

Dönüş ya da Öl!?

Paylaşın

Yorumlar